MY BLOG

29 Nisan 2015 Çarşamba

BODRUM / MUĞLA


 
 
 
Tarihçesi  ve Coğrafi Yapısı :

Antik kent, tarihçi Heredot'a göre M.Ö.2000'li yıllardan önce kökeni Karlardan olan Lelegler tarafından kurulmuştur.

                        M.Ö.1200 yıllarında Trakya’dan Anadolu' ya girip Mezopotamya ve Mısır’a kadar geniş bir alanda hakimiyet kuran Dorlar  Lelegler’i yenerek  tüm  yarımadada  etkin olmuşlardır.

                        M.Ö. 546  yıllarından  sonra İran' da  hüküm süren  Persler Doğu  Anadolu' dan  başlayarak  Batı  Anadolu' ya kadar ulaşmış  Persler çok geniş alana yayılan etkinliklerini , bölge valilikleri olarak tanımlayabileceğimiz " Satraplıklar"  kurarak  sürdürmüşlerdir. Halikarnassos'(Bodrum) un da dâhil olduğu bölge o tarihte " Karia Satraplığı" olarak bilinmektedir. Karia Satraplarının en ünlüsü Mavsolos Halikarnassos’u başkent yapmıştır. M.Ö.334 yılında kent Büyük İskender tarafından alınmıştır. Bir dönem hrıstiyanlığın piskoposluk merkezi olarak anılan kent 11.yüzyıl sonlarında Türk hâkimiyetine geçti.  13.Yüzyıl ortalarında Menteşe Beyliğine bağlandı. 1415 yılında Rodos Şövalyeleri Osmanlı hükümdarı Çelebi Mehmet’in izniyle Halikarnassos’a yerleştiler.  Bodrum kalesini inşaa ederek egemenlik kurdular. Kanuni Sultan Süleyman 1552'de Rodos seferi ile kaleyi ve şehri tekrar ele geçirdi. 1770' de Rus donanmasının hücumuna uğrayan Halikarnassos Yunan isyanında (1824) Osmanlı üssü oldu. Sultan II. Abdülhamit döneminde kale siyasi mahkûmların hapishanesi olarak kullanıldı. Bodrum adı, kalenin kurucuları olan St.Petrium Şövalyeleri’nden gelmektedir.O dönemde burada yaşayan Türkler tarafından “Burdum” olarak telaffuz edilmektedir. Cumhuriyetle birlikte şehrin adı " Bodrum" olarak anılmaya başlandı. Bodrum’un tarihini anlatan kaynaklara göre ilçe 1872 yılında kurulmuştur.
 
Nereler Gezilir?
 
 
 
 

Nasıl gidilir?

Otobüs veya uçakla giderseniz, Bodrum otogarından kalkan minibüslerle Bitez sahiline rahatlıkla ulaşıyorsunuz. Araba kullanıyorsanız, kaybolma şansınız yok.

Ne yapılır?

Bol bol yüzün; deniz mükemmel.
Denizin altını sevenler için sualtı okulları da var.
Yürüyüş yapmak için çok uygun. Özellikle belli bir yaşın üstündekiler ve çocuklar için ideal.
Şapeli ziyaret edin.
Köye çıkın, kahvelerde oturun. Kadınlar Kahvesi'ndeki heykel sergisini gezin.
Bodrumluların favorisi Mor Plaj, Aktur'un içinde.
Deniz kenarındaki lokantalar fena değil. Biraz kavram kargaşası var, "Çin de yaparız kebap da" durumu. Sonuçta karnınınız doyuyor...
Ortakent ve Milas pazarları çok güzel. Kaçırmayın.

Nerede kalınır?

O kadar çok otel var ki, şaşırdım. Fiyatlar kişi başı yarım pansiyon 35 ile 55 YTL arasında. Bir de daha pahalı olan şık oteller var.
 

25 Nisan 2015 Cumartesi

ALANYA / ANTALYA



Antalya İli sınırları içerisinde şehir merkezine 135 km. mesafede Akdeniz kıyısında yer almaktadır.
Gerek karayolu, gerekse hava yolu ile Ulusal ve Uluslararası merkezlerden Alanya’ya ulaşım genellikle Antalya üzerinden karayolu ile sağlanmaktadır.
Alanya’da yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçen tipik bir Akdeniz iklimi hakimdir. Kışların çoğu zaman yaz gibi geçtiği bu yörede; yaz sıcağının etkisi öğleden sonra denizden karaya doğru esen meltem rüzgarıyla azalmaktadır. Tabii güzellikleri ve tarihi değerlerinin yanında olumlu iklimiyle tam bir turizm cenneti olan yörede güneşleme süreleri, deniz suyu ve hava sıcaklıkları gibi iklim özelliklerinin aylara göre dağılımının bilinmesi büyük önem taşır.

ALANYA TURİZMİ VE OTELLER (hotels)

Alanya, Türkiye Turizm gelirlerinin yaklaşık % 10’luk bir kısmını tek başına sağlamaktadır. Alanya’da ALTAV bünyesinde örgütlenen turizmciler bölge tanıtımları için yurt dışı turizm fuarlarına katılarak Alanya ve turizm hizmetlerini tanıtmaya başlamışlardır.

ALANYA PLAJI






GEZİLECEK YERLER

ANTALYA KALESİ





Alanya kalesiye ilgili anlatılan bir çok hikayeden biri de Bizans Tekfuru Argiles’in güzel kızı Eleni ile ilgilidir. Korsan Vasili’nin ülkesini yağmalamasından bıkan Tekfur, kızını bu yağmacıyla evlendirmeye karar vermiş, fakat Eleni’nin kalbi fakir bir çobanda olduğundan babasının bu kararını asla kabul etmemiş. Kızının bu durumunu gurur meselesi yapan Argiles, kızına bir ders vermek istemiş ve güzel kızı Eleni’yi Alanya Kalesi’nin zindanlarına hapsetmiş.
Eleni’nin kaldığı daracık hücrenin, Damlataş kumsalına bakan küçücük bir penceresi varmış.
Babası Eleni’ye Alanya’nın tüm güzelliklerini gösterirse, onun bu güzelliklere kayıtsız kalmamak adına  hayata dönüp evliliğe razı olacağını düşünmüş. Fakat babasının bu beklentileri boşa çıkmış. Çünkü Eleni hiç pişman olmamış. Sevdiği çobandan vazgeçip yağmacı korsan Vasili ile evlenmeye razı olmamış. Eleni, gece gündüz döktüğü  gözyaşlarıyla kaldığı hücrenin küçücük penceresinden Damlataş’a uzanan kıraç tepeyi sulamış. Bir zaman sonra bu kıraç tepede defne ,nar ve iğde ağaçları yetişmiş.
O günden beri  ne zaman yağmur yağsa Alanyalılar saran defne kokusunuyla  Eleni’nin hıçkırıklarını hisseder olmuş.

DAMLATAŞ MAĞARASI





Bu mağara 1948 yılında Alanyaİskelesi yapımında kullanılmak üzere taş ocağı olarak tespit edilen alanda patlatılan bir dinamit sonrasında tesadüfen bulunmuştur. Patlama sonrasında açılan delikten lüks lambalarıma içeri girenler gördükleri güzelliklerden hayrete düşüp açılan deliği hemen kapatırlar dinamitleme İşini de başka tarafa kaydırırlar. Mağaranın tesadüfen bulunuşu sırasında büyük bir hevesle konunun üzerine eğilen merhum hemşerimiz Galip Dere böyle bir eserin Alanya'mıza kazandırılması için bütün ilgilileri göreve davet eder. Hatta günlük gazetelerin birisinde II. Dünya Harbinin korkunç günlerinde atılan gaz bombalarından korunmak için bir mağaraya sığınan Almanlar içinde astım (nefes darlığı) hastası bulunanlar şifa buldu, diye İlginç bir haber okur, aklına hemen korumaya aldıkları mağara gelir.okuduğu gazetenin o bölümünü keserek zamanın Alanya Milletvekili Ahmet Tokuş beyin (merhum) yanına koşar.elindeki gazete parçasını göstererek aynen şöyle söyler... " Almanya'da olurda, Alanya'da olmaz mı ? " Sayın Ahmet Tokuş beyde doğup büyüdüğü memleketine büyük bir hizmet düşüncesiyle vakit geçirmeden ilgililerin Alanya'ya gelmesini sağlar.İlk resmi inceleme Jeolog Dr. Timuçin Aygen.Jeolog Dr. Süleyman Türkünal tarafından yapılır,alınan çok sevindirici haberler sonrasında.doktor ve kimyagerlerden kurulu ikinci bir heyetin incelemesinden sonra bu mağaranın da Almanya'dakinin aynısı olduğu tespit edilir. 

DİM MAĞARASI (DİM CAVE)






Dim mağarası milyonlarca yıllık oyunun sonucu olarak ortaya çıkan bu doğa harikasının bir bölümü tarihe sahne olmuş, zaman zaman insanlara da ev sahipliği yapmıştır. Günümüzde ise, 360 m uzunluğundaki mağaranın tümü özenle korunup düzenlenmiş ve insanların beğenisine sunulmuştur.
Mağara içinde değişmeyen 18-19ºC lik serin havayı kokladığınızda, kendinizi bir başka dünya içinde hissedeceksiniz. 

ATATÜRK EVİ


Müze, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün 18 Şubat 1935'te Alanya'ya yaptığı ziyaret sırasında bir süre kaldığı evdir. Ev, sahibi Tevfik Azakoğlu tarafından KültürBakanlığı'na bağışlanarak 1987 yılında müze haline getirilmiştir.
19. yüzyıl Türk mimarisinin özelliklerini yansıtan bahçe içinde üç katlı binanın giriş katında Atatürk'ün kişisel eşyaları, fotoğraflar, Atatürk'ün Alanyalılara gönderdiği telgraf ve diğer tarihi belgeler sergilenmektedir. Üst katın odaları ise geleneksel bir Alanya evinin etnografik eşyalarıyla donatılmıştır.


 İYİ TATİLLER


DATÇA / MUĞLA

DATÇA

Tarihçe
M.Ö.2000’li yıllardan itibaren yörede Karlar yaşamaya başlarlar. M.Ö. 1000 yıllarında bölgeye Yunan ana karasından Dorlar gelirler ve Rodos Adası’nda 3,  Kos Adası’nda 1, Bodrum Yarımadası’nda 1 ve Datça Yarımadası’nda da 1 olmak üzere bölgede 6 şehir devleti kurarlar. Bu altı şehir devletinin merkezi Datça Yarımadası’nda kurulan Knidos olur. Knidos ilk önce Datça şehir merkezinin  2 km kuzey doğusunda Burgaz mevkiinde kurulur. M.Ö. 7.ve 6.yüzyıllarda gelişip zenginleşir. M.Ö.546’da Lidya Devleti’nin Perslere yenilmesinin ardından Pers egemenliğine girer. M.Ö. 4.yüzyılda Knidos ticari nedenlerle yarımadanın en uç noktası Tekir Burnu’na taşınır. M.Ö. 3.yüzyılda Büyük İskender’in egemenliğinde kalır. M.S.2. yüzyıldan itibaren Roma İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılışı ile de Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’na bağlanır. Meydana gelen büyük depremler ve M.S.7.yüzyılda Arap istilaları sonucu Knidos büyük oranda tahrip olur ve terk edilir. Datça Yarımadası 13. yüzyılın ikinci yarısı ile 15. yüzyılın birinci çeyreği arasında Menteşeoğulları Beyliği toprakları içerisinde kalır. Osmanlıların Menteşeoğulları Beyliği’ni kendi sınırlarına katmasıyla 15. yüzyıldan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası olur. 1909’da Osmanlı Padişahı 5.Mehmet (Sultan Reşad) zamanında Datça ismi Reşadiye olarak değiştirilirse de Türkiye Cumhuriyeti döneminde yeniden Datça olur. 1928 yılında Datça, merkezi Reşadiye Mahallesi olmak üzere Muğla İli'ne bağlı bir ilçe olur. 1947 yılında ilçe merkezi bugünkü yerine İskele Mahallesi’ne taşınır.

Koy ve Plajlar

Koylar


Datça Yarımadası'nın çevresi girintili çıkıntılıdır.  Bazen dik kayalarla çevrili, bazen güzel kumsallarla, tam 52 koy var. Bazı koyların önünde küçük adacıklar yer alıyor. Koyların bazıları oldukça büyük ve uzun kumsala sahip. Bazıları çakıllı. Ama hepsi tertemiz.
Ege Denizi’ne bakan tarafta Gökçeler Bükü, Küçük Çatı, Çatı, Kızılağaç, Alavara, Çakal, Damlacık, Mersincik, Murdala ve İskandil başlıca koylar. Feribotun yanaştığı Körmen Limanı da bu yönde.
Akdeniz’e bakan tarafta ise Palamut Bükü, Akvaryum, Akça Bük, Kuru Bük, Ova Bükü, Hayıt Bükü, Kızıl Bük, Domuz Bükü, Kargı, Karaincir, Sarı Liman, Kara Bük, Çiftlik, Kuruca Bük, Günlücek ve Lindos başlıca koylar. Yarımadanın en ucunda yer alan antik Knidos Kenti ve önündeki Kap Krio Yarımadası iki denizi ayırıyor. İki yanında ay gibi birer koy var. Bölgeye gelen mavi yolculuk teknelerinin demirledikleri yerlerden.

Plajlar


Bütün koylar aynı zamanda plaj. Hepsinden denize girilebiliyor. Ama plaj olarak düzenlenmiş, tesis haline getirilmiş yer arayanlar için de bir çok plaj var. Mavi Bayraklı plajlar da dahil.
İşte Datça’nın tanınmış plajları:

Hastanealtı Plajı
Merkezdeki Öğretmenevi'nin doğusunda olan plaj, arka tarafındaki yükseltide bulunan Devlet Hastanesi’nin adıyla anılıyor. Kum ve çakıl karışımı olan plaj merkeze yakınlığı nedeniyle çok rağbet görüyor. Plaj çevresinde yeme-içme ve konaklama tesisi çok.

Kızlanaltı Plajı
Burgaz Uzun Azmak ile Gebe Kum koruma alanı arasında kalan alan. İyi bir kumsalı var. Sörf meraklılarının ilgi gösterdiği bir yer. Yerli ve yabancı sörf meraklıları ile öğrenmek isteyenler her zaman uygun rüzgar alan bölgeyi tercih ediyor. Karaincir ve Aktur dolmuşları ile ulaşılabilir.

Güllük Plajı
Karaincir Koyu’ndan bir önceki koy. Plajı iri kumlu. Daha çok yüzme bilenler için uygun. Deniz çabuk derinleşiyor.
 
Kumluk Plajı
Merkezde Öğretmen Evi ile Cumhuriyet Meydanı arasında. Hem plajı hem de deniz tabanı kum. Denizi oldukça sığ. Plaj çevresinde lokanta ve kafeler çok sayıda. Gün batıp da plaj sefası bitince lokantalar masalarını plaja doğru çıkarıyor. Denizle iç içe açık havada iyi bir akşam yemeği için hoş bir ortam oluşuyor.
 
Taşlık Plajı
Datça Limanı ile Ilıca arasında. Liman tarafındaki kayaların içinden çıkan ve denize akan tatlı su bu kısımda az tuzlu bir alan oluşturuyor. Çakıl ve kum karışımı.
 
Azganlı Plajı
Taşlık Plajı'ndan güney yönüne bir km. kadar ilerleyip Kargı Koyu yolunu izleyip Hava Radar Komutanlığı’nı geçince sola dönüp kıyıya çıkılıyor. Güneye devam edildiğinde 1.5 km. sonra denizi tertemiz küçük ve şirin plaj karşımızda.


Aktiviteler
Mavi Yolculuk
 Tatil için Datça’yı seçmişseniz günübirlik turlarla mavi yolculukla tanışmanızı ve daha uzun bir deniz yaşamı için tadına bakmanızı öneririz. Günübirlik turlar Liman’dan hareket ediyor. Öğlen yemeği teknede yenir ve fiyata dahildir. Tekneler en güzel koylarda yüzme molası verirler. Yarımadanın Akdeniz’e bakan yönünde rota çizilir. Knidos son demirleme yeridir. Ancak bu mola süresi ören yerini enine boyuna gezip görmeye yetmez. Şöyle bir görmüş olursunuz. Oysa görülecek çok şey var. Akşam yemek saatinden önce Datça’ya geri dönülür.
Sörf ve Yelken
 Datça’da her türlü su sporu yapılabilir. Sörf merkezlerinde sörf için gereçleri kiralayabilir ya da ders alabilirsiniz.  Datça sahillerinin rüzgarı yelken basmak için de çok uygun. Yelken tecrübeniz yoksa sorun değil, deneyimli bir öğretmen nezaretinde bir süre çalışıp öğrenilebilir. Tek veya iki kişilik küçük yelkenlilerle kendinizi rüzgara bırakabilirsiniz.
Datça Yarımadası Doğa Yürüyüşü Parkurları
Bu yürüyüşlerin çoğunun sonu denizde bitiyor. Bazıları da denizde başlayıp denizde bitiyor.

Sualtı Dalış
Sualtı dalış sporuna meraklı olanlar için Datça Koylarının dip zenginliği görülmeye değer. Kirlenmemiş, tertemiz cam gibi sularda dingin bir dalış yapabilir, ürkmemiş canlıları doğal ortamlarında izleyebilirsiniz. Datça sualtında bir çok endemik türü barındırmaktadır. Müren, ahtapot, gelincik , orfoz , lahoz vb. balıkları , deniz yıldızlarını, renki deniz tavşanlarını, şemsiye gibi açılıp salınan tüplü kurtçukları, mor sarı sünger kolonilerini, kayalar üzerinde rengarenk organizmaları ve anforaları görebilir ve her dalışta yeni süprizlerle karşılaşabilirsiniz. “

Datça’ya nasıl Gidilir?
Dalaman Havaalanı Datça’ya en yakın havaalanı. Dalamandan Marmaris’e oradan da otobüsle Datça’ya ulaşılıyor. Havayoluyla bir seçenek de Bodrum’a gidip Bodrum-Datça arasında sefer yapan feribotla Datça’ya geçmek. Bodrum-Datça arası feribotla yaklaşık 2 saat sürüyor. Feribot seferleri Mayıs-Ekim arasında düzenli ve sık olarak yapılıyor. Kışın da ihtiyaca göre haftanın belirli günleri sefer düzenlenebiliyor. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerden Datça’ya otobüs seferi yapan çok sayıda firma var. Marmaris’in ise Türkiye’nin her yeriyle bağlantısı var.
Uzaklıklar:
Datça-Ankara 825 Km.
Datça-İstanbul (Feribot) 790 Km.
Datça-İzmir 345 Km.
Marmaris-Datça 70 Km.

Bu yazılar Kaymakamlık verilerinden alıntıdır.

Son sözüm şu dur ki;

Burayı gidip görenler bilir. Gidip gördüğüm bir yerin sonuna kadar arkasında dururum. Yeşil renkte duran denizi unutamayacaksınız. Mutlaka gidin ve görün.

İYİ TATİLLER

FETHİYE / ÖLÜDENİZ

FETHİYE

Tarihçesi:

Türkiye'nin en gözde tatil bölgelerinden biri olan Fethiye, eski dönemlerde de birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Fethiye  çok  eski çağlardan beri  önemli bir yerleşim merkezidir. Antik dönemde” Işık Yurdunun insanları” anlamına gelen Likyalılar bu kente sahip olmuş ve Telmessos adıyla anılmıştır. Telmessos  (Fethiye) M.Ö.545 (6. YY.) tarihinde Perslerin egemenliğine girmiş, M.Ö.333 (4.YY.)  tarihinde kent Büyük İskender’e teslim olmuştur. Büyük İskender’in ölümünden sonra Telmessos bir süre Mısır Kralı Ptalomus’un egemenliğinde kaldıysa da daha sonra Roma İmparatorluğu’nun işgaline uğramış ve kentin adı bu dönemde “uzak diyar”  anlamına gelen Meğri (Makri) ismiyle anılmıştır. Roma İmparatorluğunun ikiye bölünmesinden sonra Fethiye  (Meğri) Doğu Roma/ Bizans İmparatorluğunun sınırları içinde kalmıştır. 1282 yılında  Menteşe Beyliğinin  kurucularından  Menteşe Bey, Meğri’yi Bizanslıların elinden almıştır. 1424 yılında ise Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı  döneminde halk arasında Beş kaza diye anılan Meğri (Makri); 1874 yılında Menteşe Livasın bağlı bir kaza haline dönüştürülmüştür.


Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber Muğla iline bağlanan ilçenin ismi 1934 yılında şehit olan ilk pilotlarımızdan olan Fethi Bey'in isminin anısına Fethiye olarak değiştirilmiştir.


ÖLÜDENİZ

Fethiye’den Ölüdeniz’e çamlar arasından giden yol 14 km. Yokuşlu inişli yolun sonunda birden müthiş bir mavi çıkıverir karşınıza. Burası Belcekız Koyu’dur. Koyun içinden uzanan kumsalı yürüdüğünüzde ise eşsiz Ölüdeniz’i görürsünüz. Ölüdeniz büyülü gibidir, kıpırtısız durur öylece. Dibinde tek bir yosun bile yoktur, beyaz bir kumla örtülüdür. Suyun ve dibinde kumun kırdığı ışık turkuaz bir renk verir. Ölüdeniz’e Çamların gölgesi düşer ve bu etkileyici turkuazı zenginleştirir.










Belcekız adı da bir efsaneye dayanıyor. Eski çağlarda buralardan geçen gemiler açıkta demirler ve içme suyu almak üzere kıyıya sandalla çıkarlarmış. Bir gün yaşlı bir kaptanın genç, yakışıklı oğlu su almak için koya çıktığında güzel mi güzel Belcekız’ı görür. Görür görmez de vurulur.Kızın yüreğine de ateş düşer. Ama delikanlı suyu alıp dönmek zorundadır. Gemi uzaklaşıp gider. Belcekız hep kıyıyı, sevgilisini kollar. Delikanlı da geminin buralardan her geçişinde su almaya gelir. Böylece görüşür, sevişirler. Bir gün gemi buralardan geçerken fırtına patlar. Genç, babasına burada korunaklı, havuz gibi bir koy olduğunu söyler. İhtiyar kurt ise oğlunun gönül macerasını bilmektedir. Oğlunun sevgilisini görmek uğruna gemiyi parçalamayı göze aldığını sanır. Dalgalarla birlikte kavga da büyür baba oğul arasında. Gemi tam kayalıklara çarpacakken kaptan bir kürek darbesiyle oğlunu denize atar ve dümene yapışır ki durumu görür. Deniz dönerek çarşaf gibi bir koya girmektedir. Oğlan orada ölür. Kayaların üzerinde sevdiğini bekleyen Belcekız da kendini kayalardan atıp ölür. İşte o gün bu gündür kızın öldüğü yere Belcekız, oğlanın öldüğü yere Ölüdeniz denir. Günün ilerleyişine göre rengi değişip duran deniz belki de bir oğlana bir kıza yanmaktadır.

Ölüdenizde kaykamakamlık verilerine göre 950 hektarlık alan Kıdrak tabiat parkı ilan edilmiş. Meraklısına ve gitmek isteyenler için mangal yapmak (Mayıs-Ekim Ayları dışında) serbest olup, her türlü fastfood türü yemek alıp karnınızı doyurabilirsiniz. plajlarda şezlong ve şemsiye kiralamak da mümkün. Otopark - Duş- Wc hizmetleri de ücretsiz.

Spor meraklısına ise eşsiz plajı ve denizi dışında sizi memnun edecek spor aktiviteleri de var. Plajda su sporları (kano, parasailing, su kayağı ve banana gibi) yapmak da mümkün elbet. Ama en heyecan verici Babadağ'ın zirvesinden süzülüp yamaç paraşütü yaparak bu cenneti bir de havadan seyretmek olacak ki tatilin en unutulmaz anlarını yaşayasınız.

Ulaşım:

Buraya nasıl gidebilirim diyenlere; Beldeye kara, deniz,  ve havayolu ile ulaşmak mümkündür. İstanbul, Ankara, İzmir gibi merkezlerden Fethiye ilçesine düzenli otobüs seferleri yapılmaktadır. Hava yolunu tercih ederseniz en yakın havalimanı 55 km uzaklıktaki Dalaman Havalimanıdır. Fethiye Ölüdeniz arası 14 km olup Fethiye’den beldeye düzenli ulaşım imkanları bulunmaktadır.

Konaklama: Fethiye de bulunan otelleri ve otel fiyatlarını araştırmanızda fayda var. Buraya gelip görmeyen pişman olur. Deniz ve plaj öyle güzel ki anlatmak yetmiyor.

Şimdiden herkese iyi tatiller.